İnsanoğlu ve Köpekler: Taş Devrinden Bugüne
Yazan ve doğrulayan Aavukat Francisco María García
Köpeklerin insanoğluna olan ilgisinin çok özel bir ilgi olduğunu hiç düşündünüz mü? Peki, bu ilişkinin antik dönemlere kadar uzandığını biliyor muydunuz? İnsanoğlu ve köpekler arasında Taş Devrinden beridir var olan bu arkadaşlık, hayatta kalma güdüsü, sevgi hormonu (oksitosin) ve antik ritüellere dayandırılabilir. Son dönemde, bu konuyla ilgili yeni kanıtlara da ulaşılmış durumda.
Barselona’da yapılan arkeolojik bir çalışma, insanoğlu ile köpekler arasındaki dostluğun yaklaşık 4.000 yıllık olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, bu çalışmada, Cilalı Taş Devrine ait kalıntılara ulaştılar.
Çalışmanın katılımcıları, antik mezarlarda yaptıkları incelemelerde, ölen kişilerin gömüldükleri yerde, hemen yanlarında, köpek kemiklerine de rastladılar. Bu, Taş Devri insanları ile köpeklerinin arasında sağlam bir arkadaşlık bağının olduğunu ortaya koyuyor.
Bu bulgular, Katalonya’da, Barselona Üniversitesinin ve aynı şehirdeki Özerk Üniversitenin (Universitat Autonoma de Barcelona) bilim insanları ve öğrencileri tarafından ortaya konuldu. Bilimsel makale yayınlayan Journal of Archaeological Science (Arkeoloji Bilimi Dergisi) da bu çalışmanın sonuçlarını yayımladı.
Taş Devrinden bugüne insanoğlu ve köpekler arasındaki arkadaşlık
Çalışmayı yapan ekibin ulaştığı sonuç, o dönemde, köpeklerin sahiplerinin yanına gömüldüğü şeklinde oldu. Görünen o ki, bu, o köpeğin sahibiyle birlikte bir sonraki hayata gidebilmesi için kurban edilmesi demek oluyordu. Bu durum, dini ritüellerin bir parçasını oluşturuyordu. Cenaze törenlerinde hayvanların da bu kadar önemli bir yer tutuyor olması gerçekten de dikkat çekici.
Çalışmada, insan kalıntılarıyla köpek kalıntılarının bir arada olduğu 26 mezar bulundu. Yapılan kazıların toplam sayısıyla karşılaştırıldığında, bu sayı tabii ki çok küçük görünüyor, ancak yine de oldukça dikkate değer bir rakam.
Aynı çalışma, bizlere, köpeklerin o dönemdeki beslenme tarzıyla ilgili bazı detaylara ait ipuçları da sunuyor. O dönemde, insanların beslenme tarzıyla köpeklerinin beslenme tarzının birbirine çok benzer olduğunu görebiliyoruz. Dönemin besin kaynaklarının başlıcaları tahıllar ve sebzeler. Ortaya konulan bu olgular, Ta Devrinden bu yana insanlarla köpekler arasında çok yakın bir varoluş ilişkisinin bulunduğu sonucuna ulaşmamızı sağlıyor.
Köpekler ve ritüeller
İnsanlık tarihi, ölümlerin sonrasında yapılan tören ve ritüelleri hep kutsal ve hassas bir konu olarak görmüştür. Değişik gelenek ve kültürlerde, ölüm sonrası için hep orada duran o kocaman “bilinmezlik” hep çok önemli bir yer tutmuştur. Bu yüzden, köpeklerin sahipleriyle beraber gömülmek üzere kurban edilmesi gerçekten çok ilginç bir bulgu olarak görülebilir.
Yukarıda sözü edilen bütün bu bulgular, M.Ö. 4.200-3.600 yılları arasında varlık gösteren “Çukur Mezar (Yamnaya) kültürü” ile de ilişkili görünüyor. Araştırmacıların başında bulunan Silvia Albizuri’nin değerlendirmesi olan bu teorinin yanı sıra, araştırmaya katılanların genelinin sahip olduğu bir başka kanı da, köpeklerin sahipleri ile birlikte gömülmesinin o dönemde bölgede yaşayan İber toplumu içerisinde genel bir uygulama olabileceği yönünde.
Ortaya konulan bu verilerden ve daha önceki bilgilere de dayanarak, araştırmacılar, bu uygulamanın birkaç yüzyıl boyunca sürdüğünü düşünüyorlar. Bu geleneğin, M.Ö. 1.200 civarında başlayan Demir Çağından itibaren popülerliğini kaybettiği görülüyor.
İnsanoğlu ve köpekler arasındaki arkadaşlık: uzun süreli ve doğal
Köpekler, doğrudan kurt sürülerinden geliyorlar ve yeni koşullarda hayatta kalabilmek için bazı davranışlarını değiştirmek durumunda kalmışlar. Tabii olarak, insanlar ile köpekler arasındaki dostluğun oluşmasında ilk adımı kimin attığını bilmiyoruz. Ancak, evcil hayata geçiş ve yiyecek alışverişinin bu hayvanlarda genetik dönüşümlere sebep olmuş olması gerekiyor.
Bu dostlukla ilgili bir başka ilginç husus daha var. Bu hayvan türü ile insanoğlu arasındaki bağın biyokimyasal bir açıklamasının olduğunu biliyor muydunuz? İnsanlarda olduğu gibi, köpeklerde de oksitosin denen hormon var. Bu hormon, sevgi veya aşk hormonu olarak da biliniyor.
Bu madde, beyindeki hoş duygular ile bağlantılı. Bir köpek, sahibiyle birlikte yaşarken, bu hormon, birbirini seven bir çiftin beraberken tecrübe ettiğine yakın duyguları harekete geçirir. Bu sebeple, bu da, bizlerle köpekler arasındaki yakın bağın bir açıklaması olarak görülebilir.
Bu biyokimyasal durum, köpeklerin insanlara olan davranışları ile diğer hayvanların sergiledikleri arasındaki farkı ortaya koyuyor. Başka hiçbir hayvan insanlara bu kadar yakın olmamıştır.
Taş Devrinden beri süregelen bu dostluğa yönelik bilimsel ilgi de artıyor
Köpeklerin dönüşümü ile ilgili pek çok teori ve fikir ortaya konulmuş. Günümüzde bile, dünyanın dört bir yanından akademisyenler, köpeklerin göçlerini, evcilleştirilmelerini ve türler arasındaki başarıya ulaşmış ilişkilerin kökenlerini ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu konuya yönelik bilim insanlarının ilgisinin son on yılda artarak devam ettiğini görmek mümkün.
Bilim insanları arasında, köpeklerin evcilleştirilmesinin Taş Devrinden de önce olabileceğini düşünenler olduğu gibi, bunun tam tersini düşünenler de var. Kesin olan husus şu ki, bu dost canlısı ve zeki hayvanlar, insanlık tarihinde de çok önemli bir yere sahipler. Bizler de, bu dört ayaklı arkadaşlarımızın dostluğunun keyfini sürmeye devam ediyoruz. İnsanoğlu ile köpekler arasındaki Taş Devrinden bu yana süregelen bu arkadaşlık, bilimsel verilerden çok daha fazla anlama sahip. Bu kaçınılamaz bir gerçeklik.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.