Köpeğinizle Gidebileceğiz 5 Avrupa Şehri

Avrupa’nın dört bir tarafında köpeğinizle gidip muhteşem manzaraların tadını çıkarabileceğiniz şehirler var.

Yaz kapıya dayandığına göre köpeğinizle beraber dışarıda güzel havanın tadını çıkararak yapabileceğiniz aktiviteler ve seyahatler planlamaya başlayabilirsiniz. Bugünkü yazımızı okurken nefes kesici manzaralar eşliğinde unutulmaz bir vakit geçirebileceğiniz size uygun bir Avrupa şehri bulabileceğinizi umuyoruz.

Köpeğinizle Venedik kanalları arasında yürüyün

Köpeğinizle beraber seyahat edip tarihi güzellikleri keşfedebileceğiniz bir Avrupa şehri hayal ediyorsanız Venedik tam size göre. Venedik’in geniş caddeleri, köprüleri, kanalları ve kısa bir yolculukla ulaşabileceğiniz adaları köpeğinizle gezmek için birebir.

Burano Adası’na kesinlikle uğraşmanızı öneriyoruz. Adaya gitmek için bir vaporetto’ya, yani Venedik kanallarındaki kayık taksilere binebilirsiniz. Burano Adası; renkli evleri ve sessiz balıkçı kasabası atmosferiyle ünlüdür. Adanın her tarafında kafa dinleyebileceğiniz sessiz sakin kuytu köşeler bulabilirsiniz. Köpeğinizle Venedik’in en ünlü kısmını gezerken çok keyif alacaksınız.

Köpekle Seyahat İçin İdeal Ülke, İskoçya

İskoçya’ya köpeğinizle beraber gitmek harika olacaktır. Doğal güzellikleri görmek için İskoçya’nın Highlands bölgesine de gitseniz, tarihi mimari eserlerle dolu Edinburgh sokaklarında da dolansanız hem köpeğiniz hem siz dünyanın en yeşil ülkelerinden birinde unutulmaz günler geçireceksiniz.

Hem bir Avrupa şehri görmek istiyor hem de kırsal kesimi merak ediyorsanız hiç tereddüt etmeden Edinburgh’a gidebilirsiniz. Şehirde yaz aylarında düzenlenen birçok festival vardır ve bunlardan biri olan Fringe Festival’de tiyatro ve dans gibi her türlü sanat türünün tadını çıkarabilirsiniz.

Ardından şehrin hemen yanı başındaki sönmüş yanardağ Arthur’s Seat’i ziyaret ederek biraz dağ havası alabilirsiniz. Edinburgh’nın sunduğu geniş çeşitlilik sayesinde köpeğinizle ülkenin kültürel etkinliklerini ve İskoç Highlands bölgesini rahatça keşfedebilirsiniz.

Londra’nın Şahane Parkları

“Ben köpeğimle her gün parka gidiyorum zaten” diyerek bu seçeneği görmezden gelmeyin. İngiliz kraliyet ailesi, 16.yüzyıldan beri ülkede parklar kuruyor ve onları genişletip güzelleştiriyorlar. Günümüzde bu parklar halka açık ve Londra’nın tam kalbinde doğanın tadını çıkarma fırsatı veriyorlar.

Başta Hyde Park olmak üzere bazı parklar, o kadar geniş ki tamamını gezmek için birkaç saat ayırmanız gerekiyor ve kesinlikle bir haritaya ihtiyacınız var. Hyde Park’ta II.Dünya Savaşı’nda öldürülen Yahudiler ve Galler Prensesi Diana anısına yapılan anıtları ve Serpentine sanat galerisini ziyaret edebilirsiniz.

Berlin’de Mauerpark Yollarında Yürüyün

Almanca’da Mauerpark, “duvar parkı” anlamına gelir. Bu parkın tarihi bir önemi vardır çünkü 1969’da yıkılan Berlin Duvarı’nın bir zamanlar durduğu yere yapılmıştır.

Park, eskiden Prenzlauer Berg ve Weissensee ilçelerini birbirinden ayıran sınırın üstünde bulunmaktadır. Parkın yollarından çeşitli biblolar ve antika eşyalar alabilirsiniz. Mauerpark’ında köpeğinizi serbest bırakıp özgürce koşmasını izleyebilir, yerel el sanatı ürünlerini satın alabilir ve pazarını gezebilirsiniz.

Köpeğinizle Lizbon Işıklarını Seyredin

Çoğu müze, içeriye köpeğinizle girmenize izin vermez ama Lizbon’da köpeğinizi kabul edecek birçok kafe ve bahçe bulabilirsiniz.

Mesela, Botto Machado Bahçesi’nde yeşilin getirdiği huzuru hissedip salı ve cumartesi günleri de Feira da Ladra pazarını gezebilirsiniz. Lizbon’un ünlü caddelerinden Avenida de Liberdade’ye uğrayıp köpeğinizle ilgili hiçbir sıkıntı yaşamadan Portekiz kafelerinde oturabilirsiniz.